DİYARBAKIR– Diyarbakır Barosu, uygulamada cenazenin kabul edilemeyecek tarzda (adliyede kutu ya da poşet içerisinde) teslimine sebep olan Adli Tıp Kurumu Uygulama Yönetmeliği’ndeki eksik düzenlemenin, iç hukuk ve uluslararası mevzuat hükümleri gereğince “kimlik tespiti yapıldıktan sonra, defin için hazırlıkların yapılması hastane veya Adli Tıp Kurumu’ndan cenazenin aileye tesliminin sağlanarak defin işlemlerinin gerçekleştirilmesi” şeklinde tamamlatılması için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu.
‘CENAZENİM TESLİMİ VE DEFNİ İNSANİ ÖLÇÜTLER GÖZETİLEREK GERÇEKLEŞTİRİLMELİ’
Cenazeye ilişkin kimlik tespit işlemi yapıldıktan sonra ilgili savcılık tarafından hangi usullerle aile bireylerine teslim edileceği ve cenazenin defin işlemlerine ilişkin eksik ibarelerin yer almasının, uygulamada cenazenin kabul edilemeyecek tarzda (adliyede kutu ya da poşet içerisinde) teslimine sebep olduğu belirtilen başvuruda, şu ifadeler kullanıldı:
“Anayasa’da kişilere ölümlerinden sonra uygun bir defin imkanı sağlanması gerektiğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasa’nın başlangıç bölümünde insan onurundan, 17. maddesinde işkence ve eziyet yasağından ve 20. maddesinde özel hayatın korunması belirtilmektedir. Keza AİHM içtihat hukukunda, gömülme hakkının ve kişi hatırasına saygının AİHS’nin 8. Maddesi kapsamında aile hayatına saygı hakkı kapsamında olduğunu belirtmiştir. Herkesin; ailesinin geleneklerine uygun olarak onurlu bir şekilde gömülme, akrabası olan veya kendisine çok yakın olan bir kişiyi defnetme, ahlaki görevlerini yerine getirme olanağına sahip olma ve kederlenme, matem tutma ve ölüyü anma hakkı ile toplum ve devlet tarafından nasıl görülürse görülsün, bütün medeniyetlerde kutsal bir değeri ve hatıra sembolü olan bir mezara sahip olma hakkı bulunmaktadır. İnsancıl hukuk kapsamında, cenazenin teslimi ve gömülmesinin insani ölçütler gözetilerek gerçekleştirilmesi elzemdir.” (DUVAR)